29 Kasım 2010 Pazartesi

Köln notları

Bayram turumuz Almanya'nın fuar ve moda kenti olan Düsseldorf'un ardından yarım saatlik bir tren yolculuğuyla ulaştığımız Almanya'nın dördüncü büyük şehri olan Köln ile devam etti...
Almanya'nın en önemli ulaşım, kültür, bilim, sanat, ticaret ve eğlence merkezlerinden biri olan Köln oldukça kozmopolit bir yapıya sahip olduğundan bünyesinde birçok yabancıya ev sahipliği yapmaktadır. Özellikle demir ve havayolu ulaşım ağının kesişme noktası olan şehrin ortasından ayrıca Ren Nehri geçmektedir.
Şehrin en ünlü yapısı, inşaatı tam 632 (1248-1880) yıl süren gotik tarzdaki çift kuleli benim kadrajıma sığmayan Köln Katedrali (Kölner Dom)'dir. Oldukça heybetli ve gece ışıklandırmalarıyla hafif ürkütücü görünen bu katedral 7000 metrekarelik alanda, 157 metreyi bulan yüksekliği ile UNESCO Kültür Mirası eserleri arasında yer almaktadır.






Köln'de bulunduğumuz Pazar günü içerisinde bu muhteşem katedralde gerçekleştirilen ayine denk geldik :)




Ayine biraz göz gezdirdikten sonra katedralin 500 küsür basamağını tırmanarak tepesine çıktık ve şehrin ortasından geçen Ren nehri üzerine kurulmuş olan  ve iki yakayı birbirine bağlayan sekiz köprüden birini Hohenzollern köprüsü'nü fotoğrafladık :)


ve kısa süren Köln turumuzu geleneksel Alman bardağı olan ince ve uzun bardakla servis edilen Köln'ün açık renkli, mayhoş bir tat karakterine sahip birasını yudumlayarak bitirdik :)


Herkese keyifli bir hafta dilerken, bu haftayı kendim için oldukça önemli bir konu olan Doktora tezimin yazımına vereceğimi dolayısıyla da bir süreliğine blogumdan ve bloglarınızdan ayrı kalacağımı bildirmek isterim, oldukça kolaylamış ve tezimin yazımını bitirmiş bir şekilde yeniden aranıza dönmek dileğiyle...
SEVGİLER :)

26 Kasım 2010 Cuma

Ben mutlu bir çocuktum :)

Çocukluğuma döndüm bugün, hayatımın en özgür, en umarsız, en telaşsız, en yalansız günlerine...
Henüz 18 aylıkken üzerime gelen kumam (erkek kardeşim) nedeniyle Yeşilköy (anneanne)-Bakırköy(anne) arasında geçen çocukluğuma ve o çocukluğumdan kalan en güzel yolculuk anılarım olan trenlere... O zamanlar arabamız yok tabii ee annemde de 3 çocuğa bakacak güç hele ki son ikisi arka arkaya :)
Çocukken Yeşilköy'e gitmek için tren istasyonuna giderdik ve beklerdik heyecanla babamın elini sımsıkı tutmuş rayları seyrederek ve az da olsa birden raylara düşmekten ürkerek. Yeşilköy tren istasyonunda indiğimizde ise bizi çocukluğumun bir diğer güzel anısı olan at arabaları beklerdi sıra sıra, en öndekine atladık mı tıngır tıngır giderdik anneannemin evine, o gece için dikilmiş yeni pijamalarımı giymeye...
Yıllar sonra geçenlerde tesadüfen kendimi Yeşilköy tren istasyonunda buldum bu sefer de Bakırköy'e gitmek üzere :) Anılar hızla geçti gözümün önünden sonra bekleme salonundaki bir cama, camdan bana yansıyan aksime baktım evet büyümüştüm artık, istasyon hiç değişmese de raylar, bekleme salonu, banklar, hatta banklardaki sevda sözcükleri bile... Ama ben büyümüştüm...






Hepinize sevdiklerinize sımsıkı sarılabileceğiniz ve güzel anılarınızı tazeleyebileceğiniz bir haftasonu dilerim...

24 Kasım 2010 Çarşamba

Nişan Hikayesi: Zeynep ve Ürün

Bugün evliliğe giden yolda ilk adımlarını atmak üzere birbirlerine söz veren Mutlu Masal kahramanım çift aileden :)
Kocaman ailemiz kocişimin birtanecik kardeşi Sevgili Görümcemin nişanlanması ile daha da genişledi ve ailemize oldukça sıcakkanlı, güleryüzlü bir damat katıldı :)
Sevgili Zeynep ve Sevgili Ürün birlikte çıktığınız bu hayat yolunda her zaman ellerinizin kenetlenmesi, kalplerinizin aşk ile atması ve gözlerinizin böylesi parlaması dileğiyle...
MUTLULUĞUNUZ DAİM OLSUN :)






22 Kasım 2010 Pazartesi

Düsseldorf notları

Uzunca geçen bayram tatili sonrası öncelikle hepimize işlerimize alışma konusunda kolaylıklar diliyorum zira ben gezmeye fazla alıştım :)
Bu tatilin uzun geçeceğini önceden araştırdığımızdan kocişle beraber sıkıştırılmış bir tur yapmaya karar verdik ve rotamızı önce Almanya'ya Düsseldorf ve Köln'e, Almanya'nın ardından rüyalarımın şehri Fransa'da Paris'e, Fransa'nın ardından laleleri ve gece hayatı ile nam salmış olan Hollanda'nın Amsterdam'ına ve son olarak da Hollanda'dan sonra Avrupa Birliği'nin başkenti olan midye cenneti Belçika'nın Brüksel'ine çevirdik. Oldukça yoğun geçen bu turda 6 gecede tüm bu şehirleri gezip her sabah kendimizi bir yerden bir yere giderken trende bulduk, sonuçta inanılmaz yorgun ayaklar, soğuktan donmuş burunlar, kızını özlemiş yürekler ama herşeye rağmen oldukça eğlenen, yorulurken dinlenen mutlu yüzlerle evimize döndük :)
Bugün karşınızda ilk durağımız Ren Nehri kıyısında kurulmuş olan moda ve fuar kenti Düsseldorf var...


Adını Düssel deresinden alan kentin nüfusu 600.000 civarında ve şehir dünyaca ünlü sanayi fuarlarıyla tanınmış. Yukarıda gördüğünüz fotoğraftaki kanalın ayırdığı cadde dünyaca ünlü birçok markayı kolaylıkla bulabileceğiniz Köningsale adlı kentin en ünlü ve en büyük alışveriş caddesi.








Özellikle sessiz ve temiz sokakları ile bizi kendine hayran bırakan Düsseldorf kent merkezinde yer alan meyhane ve birahaneleriyle ünlü Altstadt Semti de güzelce gezilmiş bir günü noktalamak için ideal bir yer :)
Halk arasında dünyanın en uzun barı (Die längste Theke der Welt) olarak anılan Altstadt'a bir gün yolunuz düşerse kentin kendine has olan Alt birasının tadına bakmadan dönmeyin derim :)


Buarada son olarak 10-12 ve 14 Mayıs 2011 tarihlerinde düzenlenecek olan Eurovision Şarkı Yarışması'na bu sene Düsseldorf'un ev sahipliği yapacağını hatırlatarak hepimize güzel bir hafta diliyorum :)

12 Kasım 2010 Cuma

Mutlu bir bayram olsun hepimize :)


Biraz erken oluyor biliyorum ama yarın sabah uzun bulduğumuz tatili değerlendirmek için kocişle çılgınca gezeceğimiz 6 günde 4 ülke turuna çıkıyoruz :)
Hepinize şimdiden sevdiklerinizle geçireceğiniz huzurlu bir bayram diler büyüklerimin ellerinden, küçüklerimin gözlerinden, yaşıtlarımın da yanaklarından öperim :)

---MUTLU BAYRAMLAR---

Aaa unutmadan fotoğraftaki kurbanlığı tanıştırayım, kendisi İsmail.
Nişanlı olduğumuz 2006 senesinin kurban bayramında kociş tarafından getirilmişti, altını kafasında :)

10 Kasım 2010 Çarşamba

Düğün Hikayesi: Birgül ve Sertaç

Mutlu bir Ekim günüydü Sevgili Birgül ve Sertaç çifti'nin Mutlu Masal'larını yarınlara sakladığımız düğün hikayesi çekimini gerçekleştirdiğimizde... Gelin Birgül çocukluk arkadaşım, Sertaç ise adı kardeşimin adı olduğundan gördüğüm anda kanımın ısındığı müstakbel damattı bu çekimde...
Takvimler 10.10.2010'u gösterdiğinde kuaför çekimi sırasında bulutlar gökyüzünde kol gezsede öğlene doğru hava açmış ve yeşille maviyi bir arada yakaladığımız, balonlarımızla da renk kattığımız çekimimizi akşam üzeri yüzlerimizde birer büyük tebessümle tamamlamıştık :)















Sevgili Birgül ve Sevgili Sertaç,
beraber çıktığınız bu yolda yan yana sağlık, huzur ve aşkla yaşlanmanızı diler, masalınızın sonunu Mutlu Masal ile yazmayı tercih ettiğiniz için teşekkür ederim :)

8 Kasım 2010 Pazartesi

Mutlu Masal basında!!!

Bugün sizlerle beni oldukça mutlu eden, heyecanlandıran ve gururlandıran bir olayı paylaşmak istiyorum çünkü yerimde duramıyorum :)
2010 yılının başıyla beraber profesyonel hikaye fotoğrafçılığının yeni soluklarından biri olan Mutlu Masal'ım bu ay kendine basında yer buldu; Mother&Baby, Parents ve Anne Bebek dergilerinin Kasım sayısında ufak tanıtım köşeleri ile okuyucularla buluştu.
Beni sevinçten zıp zıp zıplatan bu haberi hazırlayan ve yayınlanmasında emeği geçen herkese teşekkür eder ve hepimize böylesi mutlu haberlerle geçecek bir hafta dilerim :)


5 Kasım 2010 Cuma

Bir ödül, bir mim :)

Sevgili Belgin, Sevgili Güngör ve Sevgili Cido bana çok cici bir ödül göndermişler. Hepsine tekrar tekrar teşekkür ederek ödülümün keyfini çıkarıp, kendisini 15 arkadaşıma gönderiyorum. İşte ödüller yola çıktı bile :)



Gelelim mim'imize :)
Sevgili arkadaşım Muyurt beni mimlemiş ve beğendiğim 5 hazır gıdayı resimleriyle paylaşmamı istemiş, işte geliyorlar...

Kokusunu koridorun en uç noktasından alabildiğim, üniversite yıllarında arkadaşlarımın tuttuğum ders notlarını almak için kullandıkları rüşvet :)
Koçis de ilk tanıştığımız ay bir koli peki ile gelmişti beni etkilemek için :p
ah ahh bak geçmiş zamanı hatırladım (:

Bu da yine çocukluğumdan kalan en güzel hatıralarımdan biri dedem her bizi görmeye geldiğinde ablama, bana ve kardeşime Eti Puf getirirdi. Şimdi ben de markete gidip Nil için birşeyler baktığımda bir pufu sepetime atmadan dönmüyorum :)

Hayat kurtarıcım Tortellinim :)
Kociş biraz yoğun çalıştığından genelde akşam yemeklerinde bize katılamıyor dolayısıyla biz de akşam yemeğimizi aynı apartmanda oturduğum annecim ve babacımla yiyoruz. Ama ya gelemeyeceğim diyen kociş birden eve gelirse işte ozaman da hemencecik bir tencere su kaynatılır ve tortelliniler 10 dakika içinde kocişin önündeki yerini alır. Hem pratik hem leziz :)

Çilekli jöleyle yapılmış bir meyve salatası kardeşim için bir numaralı tercihimdir. Bazen üzerini süslediğim krem şantiyi bir de kiraz şekerlemesiyle süsledin mi, enfes görünür :)

İşte bu son olmazsa olmazım :)
Hatta dondurucumda bulunan pizzalarım okadar olmazsa olmazdır ki doğuma gitmeden önce bile bir tane yemişliğim var :)

Bana ödül gönderen arkadaşlarıma ve beni mimleyen Sevgili Muyurt'a teşekkür ederek hepinize keyifli bir haftasonu diliyorum :)