31 Ağustos 2010 Salı

Santorini notları

Ankara gemisi ile yaptığımız Yunan adaları turumuz Atina ve Mykonos'un ardından geleneksel mimarisi, mavi kubbeli kiliseleri ve göz alıcı manzarası ile dünyanın dört bir yanından gelen turistlerin zihnine kazınan Yunan adası imajının en güzel örneği olan Santorini Adası ile devam ediyor...
İşte gemimizden Santorini manzarası ile başladığımız günümüz...


Milattan önce ikinci yüzyılda gerçekleşen bir volkanik patlama sonucu oluşan Santorini Adası, 1956 yılında yaşadığı büyük bir depremin ardından yeniden yapılandırılarak şuanki ada yapıları oluşturulmuş



Santorini Adasına ulaştığınızda gemiler adaya uzak bir noktaya demir atıyor ve botlarla adaya çıkıyorsunuz. Adanın merkezi yerden 270 m. yukarıda olduğu için de yukarıya çıkmakta iki seçeneğiniz var, yukarıya ya Santorini Adasının sembolü bir eşek ile ya da teknolojinin nimeti olan bir teleferik ile çıkabilirsiniz. Biz hem çıkarken hem de inerken teleferiği tercih ettik. Gerçi ada dönüşünde tüm tursitler benzer saatlerde gemilerine dönmek zorunda olduğundan teleferikte çok uzun bir kuyruk oluyor ama yürüyerek inilen mesafe yaklaşık 20 dakika sürüyor ama eşeklerin yaşam alanı olduğundan o kokudan da inanın durulmuyor :)


Teleferikle ilk çıktığınız nokta Santorini Adasının merkezi olan Fira...
Fira birbirinden keyifli cafeleri ve şirin dükkanları ile oldukça sempatik bir şehir merkezi


Biz kocişle kısa bir şehir turunun ardından otobüse binerek Yunan adaları içerisinde en keyiflisi olduğunu düşündüğümüz siyah kumlu plaja ulaşmak için Kamari'ye gittik. Bir gece önce Mykonos'un gece hayatına fazla daldığımızdan Kamari'de şezlonga şöyle bir uzanayım diyen ben orada geçirdiğim 4 saat boyunca horul horul uyumuşum. Uyandığımda apar topar toplandık, plajdan hiç fotoğraf çekemeden güneşin batışını izlemek için Oia'ya ya doğru yola çıktık


Santorini'nin romantik ada ünvanını almasında eşsiz Caldera manzarasının büyüleyici güzelliğinin oluşturduğu romantik ambiansın önemli bir payı var elbette. Tabii bu doğa güzelliğine bir de Yunan'ın pazarlama becerisi eklenince dünyanın en çok fotoğraf çekilen yeri olarak akın halinde birçok turistin buralara gelmesine şaşırmamak gerekir :)



Bir gün yolunuz buralara düşerse, sizler de Yunanistan'ın en romantik adasında bu keyifli manzarayı seyrederek güneşin batışını bekleyebilir


Gördüğünüz bir yelkenli için ahh orda ben de olsaydım diyebilir :)


Güneşin denizle buluşmasını izlerken sevdiğinize sıkı sıkı sarılabilir


Keyifli bir günün ardından şirin bir cafede soluklanabilir


Sevdikleriniz için hediyelik eşyalar dünyasında kaybolabilir


Benim gibi bu kuklalara hayran hayran bakabilir


ve günü işte böylesi mükemmel bir manzara eşliğinde noktalayabilirsiniz...


Bu güzel günün ardından Santorini Adasında ayrıldığımız güneş, bir sonraki gün bizi Girit Adasında bekliyordu...

27 Ağustos 2010 Cuma

Çocuk olmak güzel...

Sınırsızca gülebilmek, çılgınca bir topun peşinde koşturabilmek, seni ağlatan arkadaşına 2 dakika sonra sıkı sıkı sarılabilmek, kilo alma korkun olmadan özgürce şeker yiyebilmek, düştüğünde kanayan dizini görsen de oyundan kopmamak için acımadı ki acımadı ki diyebilmek ve kurduğun renkli dünyada herkesi sevebilmek...
İşte bunlar güzel,
İşte çocuk olmak güzel...
Evimizin çocuğu Nil, çocuk olmanın verdiği tüm özgürlüklerle geçen haftasonu tam da böyle bir gün geçirdi :)

Önce gittiği parkta etrafı bir inceledi


Sonra sınırsızca güldü


Hatta sınırları o kadar kaldırdı ki park onun şen sesiyle çınladı :)



ve salıncak sefasının ardından da meraklı gözler çitlerin arkasındaki kuzulara, ördeklere ve tavşanlara takıldı


Çekirdek aile olarak geçirdiğimiz günümüz ise şeker sözü veren babanın yanağına kondurulan sımsıcak bir öpücükle noktalandı :)


Herkese sevdikleriyle geçireceği, rengarenk ve mutluluk dolu bir haftasonu dilerim :)

26 Ağustos 2010 Perşembe

Satılık Fotoğraf Makinelerim var :)

Sevgili Mert'in makinesi yeni sahibini bulmuş, darısı benimkinin başına :)
dedim ve benim makinemin de yeni sahibi kendisini çok sevdiğim ve lezzetleri yemeklerini yakından takip ettiğim Handan Ablam oldu :)

İlgilenen herkese teşekkür ederim...

Herkese merhaba, bugün fotoğraf tutkunları için bir haberim var.

Ben ve çok sevdiğim arkadaşım Mert Amerika’dan getirdiğimiz yeni makinelerimizi kullanacağımızdan mevcut makinelerimizi satıyoruz…
Ben Türkiye’den aldığım Türkçe kullanım kılavuzlu ve 08.Şubat.2011’e kadar garantili olan bir süredir kullandığım Canon 450D fotoğraf makinemi orijinal kutusu içerisinde satıyorum. Makinama gözüm gibi bakıp iyi kullandığımdan oldukça temiz bir 2. eldir. Ayrıca biraz bu işin içinde olan arkadaşlar bilir poz sayısı henüz 6500’lerde olan az kullanılmış bir makinedir.
Makinemi kit lensi, 4 GB’lık hafıza kartı ve çantası ile birlikte satmak istiyorum ilgilenen arkadaşlar bana ulaşabilirler…


  • Canon 450D Fotoğraf Makinesi
  • Canon EF-S 18-55mm f/3.5-5.6 IS SLR Kit Lens
  • Scandisk 4 GB Class 2 SDHC Flash Hafıza Kartı
  • Lowepro Rezo 140 AW Çanta
Arkadaşım Mert’in makinesi de benim makinemin kameralı olan versiyonu Canon 500D. İstanbul'daki Hayyam Pasajından alınan bu makinenin de 10.Eylül.2010'a kadar garantisi mevcuttur. Yine bu makinenin de pozlama sayısı 7350 civarındadır. Her ikisi de gayet temiz makinelerdir. Mert de makinesini kit lensi ve hafıza kartı ile birlikte satıyor. Canon 500D ile ilgilenen arkadaşlar da Mert’e ulaşabilirler.

  • Canon 500D Fotoğraf Makinesi
  • Canon EF-S 18-55mm f/3.5-5.6 IS SLR Kit Lens
  • Scandisk 2 GB Class 2 SDHC Flash Hafıza Kartı
Hem fotoğraf çekeyim hem de kameradan vazgeçmeyim diyenleri Mert, sadece fotoğraf çekimi ile ilgilenen ve yeni başlamak için makine arayışı içinde olan arkadaşları da ben bekliyorum :)

23 Ağustos 2010 Pazartesi

Mykonos notları

Atina'nın Pire Limanı'nda batan güneş, ertesi sabah bizi Yunanistan'ın gece hayatı ile ünlü ve mavi-beyaz evleriyle süslü adası olan Mykonos'da bekliyordu :)
Yılın 300 günü güneşin sıcaklığını hissetmenin mümkün olduğu bu sempatik adanın ismi mitolojiye göre tanrı Apollon’un oğlu Anios’tan gelmekte ve bugün tüm dünya ülkelerinde güneşin, rüzgarın, denizin ve sınırsız eğlencenin adası olarak bilinmektedir.



Mykonos'da yeni limana yanaşan gemimizden inerek, gayet türk usulü bir şekilde otostop çekerek eski limana yani adanın kalbinin attığı yere gittik kocişle. Zaten beyaza her türlü düşkün biri olan ben mavi-beyaz renklerdeki bina konseptleri içerisinde yürürken hem huzurla doldum, hem de mest oldum :) 

Ada içerisinde yapacağınız gezintilerde karşınıza çıkabilecek sayıları 500’ü geçen görsel bakımdan oldukça etkileyici kiliseler mevcut



Mykonos Adası'nın sembollerinden biri olan ve bugün çalışmayarak sadece turist ziyaretleri için bir tanesinin açık bulundurulduğu değirmenler de yine adanın görülmesi gereken köşelerinden biri


Mykonos'da olup da denizden uzak kalmak ne mümkün :) İşte deniz kenarında yer alan ev, otel ve bar olarak kullanılan yapılar


Ada'nın kalbinin attığı yer olan çarşı içi yürüyerek sokaklarında kaybola kaybola keyifle gezilecek bir yer... Bu sokak aralarında bazen saksıdaki renkli sardunyalar,


Bazen balkonda durup gelen geçeni seyre dalan renkli mandallar,


Bazen hooop diye oturmak için sizi davet eden huzur köşeleri,


Bazen de sevdikleriniz için eliniz boş dönmeyin diye satın alınmayı bekleyen cıvıl cıvıl hediyelik eşyalar karşınıza çıkabilir



Yarım günlük bir ada gezintisinin ardından da yolu bir plaja düşürmek gerekir ama değil mi :)
Mykonos küçük bir ada olmasına rağmen sayıları onbeşi bulan plajlara sahiptir. Bu plajlardan Mykonos limanına en yakın olanları Malalianos ve kalabalık Tourlos plajlarıdır. Ama eğer sizde daha iyi bir plaj görmek isterseniz limandan otobüse binerek  Paradise(cennet), Süper Paradise, Agrari veya Elia plajlarına gitmeniz mümkün. Bunlardan Süper Paradise bir çıplaklar kampıymış, mış diyorum çünkü biz kocişle çocuklu bir aile olmanın verdiği ağırlıkla sade Paradise'a gittik :)


Güzel bir deniz sefasının ardından da Mykonos'un gece hayatına daldık. Sabah o bomboş olan sokakların gece nasıl iğne atsan yere düşmez olduğunu ve gündüzleri o kadar insanın nereye saklandığını anlamak gerçekten güçtü :)
Sabaha karşı 05:00'e kadar gezdiğimiz Mykonos sokaklarında önümüze gelen her türlü bara giren kociş ve benim gemimize dönerkenki ortak fikrimiz Mykonos'un gece hayatının fazlaca abartıldığı özellikle bar kalitesi açısından Türkiye'deki turistik mekanların eline su dökülemeyeceği yönündeydi :)

Denizin ve güneşin cenneti Mykonos'ta geçirdiğimiz keyifli bir günün ardından güneşi bu güzel manzara eşliğinde batırarak ertesi gün doğması için Santorini Adası'na doğru yola çıktık :)

19 Ağustos 2010 Perşembe

Doğum Hikayesi: MELİSA BeBeK

Yine bir can geldi dünyaya ve yine yürekten geçirilen sağlık duaları, bebeğin sesi ile çınlayan ameliyathanede şükür dualarına dönüştü...
İşte karşınızda doğum hikayesi ile annesi, babası ve birtanecik abisine MutluMasal'ların en güzelini yaşatan MELİSA BeBeK :)

MELİSA BeBeK'in annesi cıvıl cıvıl, kalbinde uçuşan kelebeklerle 22 aylık oğlunun ardından dünyaya gelecek olan kızına kavuşmanın heyecanı ile hastaneye ulaşdı


Gerekli kontrollerin yapılması sevgili annemizin pozitifliği sayesinde sular seller gibi geçti ve doğuma geçilmesine karar verildi

Doğacak olan MELİSA BeBeK'i hastanede abisi YAĞIZ bekliyordu

Bilinçli anne ve babasının bilgilendirmesi ve yönlendirmesi ile YAĞIZ tam bir abi olarak MELİSA BeBeK'in gelişine hazırdı ve Sevgili YAĞIZ annesine verdiği kocaman bir öpücük ile kardeşini beklemeye başladı :)

Doğum anı da yine annenin pozitifliği ve süper rahatlatıcı esprili doktoru sayesinde oldukça eğlenceli geçti. Anneye destek olmak için doğuma giren diş hekimi babamız ise meslek aşkından olsa gerek olay anını yakından incelemekten kendini alıkoyamadı :)

Ve işte minik MELİSA BeBeK dünyaya geldi :)

İlk kontrollerin ardından anne ile kavuşmaya hazırız

Yine bir anne, yine gözlerde yaş, yine yavrusunu koklamak için sabırsızlanan bir yürek...

Anne ile olan duygusal buluşmanın ardından MELİSA BeBeK temizlenip giyinmeye gitti...
Minik Prensesimiz 3.280 kg ve 50 cm :)


Doğumun ardından odaya gelen anne, abiyi kardeşi konusunda biraz daha motive etti, minik abinin "anne uff ooodu" ile başlayan buruk cümlesi annesinin yanağına kondurduğu iyiyim öpücüğü ile noktalandı :)

İşte bir büyük buluşma daha :)
henüz kendisi bile 22 aylık olan büyük abi YAĞIZ'ın kardeşine yakından ilk bakışı :)

ve ilk buluşmanın ardından ilk dokunma çabaları ile şenlenen şirin çekirdek aile :) 

anne ve abinin ardından MELİSA BeBeK için sıra babayla kavuşma vaktindeydi. MELİSA BeBeK karşısından kendisini tutma konusunda oldukça başarılı bir baba görünce ona "Seni Seviyorum" diye göz kırpmayı unutmadı :)

ve bunlarda anneciğin birtanecik kızı için hazırladığı ciciler...


Sevgili Özlem ve Uğur hayatınızın oldukça anlamlı bugününde yanınızda olmamı istediğiniz ve beni MutluMasal'ınıza ortak ettiğiniz için çok teşekkür ederim...
Birtanecik oğlunuz ve Birtanecik kızınızla şen kahkahaların sıcacık yuvanızdan eksik olmayacağı, sağlıklı ve mutlu bir yaşam dilerim...
Yer: International Hospital / Yeşilköy