31 Mayıs 2010 Pazartesi

Sensodyne ile HIZLI rahatlama

Pazar günü Sevgili Aylin'in daveti üzerine harika bir etkinliğe katıldım. Etkinlik 20 yıldır Türkiye'de hassas dişler konusundaki üstün uzmanlığıyla ağız sağlığına hizmet veren, diş macunu çeşitleri, diş fırçası, diş ipi ve ağız çalkalama suyu ile geniş bir aile olan GlaxoSmithKline'a aitti.
Etkinlik süper leziz bir kahvaltı ile başladı.


Kahvaltının ardından Sayın Doç.Dr. Tosun TOSUN bizleri diş hassasiyeti ve pratik tedavi yöntemleri hakkında bilgilendirirken, GlaxoSmithKline Tüketici Sağlığı Bölümü Grup Marka Müdürü Sayın Sema BULUÇ da köklü şirket geçmişlerinden, geniş ürün yelpazelerinden bahsederek bizleri yeni ürünleri olan "Sensodyne Hızlı Rahatlama ve Uzun Süreli Koruma" ile tanıştırdı. Tabii ki tüm bu aktiviteler olurken Sevgili Aylin de güleryüzü ile hep yanı başımızdaydı :)


Eğer sizlerde hassas dişlere sahipseniz ve özellikle sıcak-soğuk-ekşi yiyecek ve içeceklerin tüketiminde problem yaşıyorsanız işte bu probleminizi ortadan kaldıracak süper bir ürün "Sensodyne Hızlı Rahatlama ve Uzun Süreli Koruma" tam size göre...
Sensodyne Hızlı Rahatlama ve Uzun Süreli Koruma, dişlerin dişeti ile birleştiği kısma 60 saniye boyunca masaj yapılarak uygulandığında hızlı rahatlama etkisi gösteriyor. Günlük kullanıma da uygun olan Sensodyne Hızlı Rahatlama ile dişlerin günde iki kez fırçalanması, hassas dişler için uzun süreli rahatlama sağlıyor. Sensodyne Hızlı Rahatlama diş yüzeyinde mineral benzeri sızdırmaz bir tabaka oluşturarak hassas dişlerin rahatlamasını sağlıyor. Ayrıca dişleri temizliyor, ferahlık veriyor ve diş minesinin güçlenmesine yardımcı oluyor.



Sensodyne hepimizin bildiği gibi köklü bir ailenin ürünü işte o ailenin diğer diş macunu çeşitleri:
Sensodyne iso-active Köpüren mikro temizleyici jel yapısıyla diş aralarında ulaşılması zor alanlara ulaşarak hassas dişler için her yönden koruma sağlar.
Sensodyne Florürlü İçeriğindeki florür sayesinde dişleri güçlendirir.
Sensodyne Tam Koruma ve Beyazlatıcı Hassas dişler için uzun süreli etkili koruma ve doğal beyazlık sağlar.
Sensodyne Ferah Nefes Mükemmel tadıyla gün boyu ferah bir nefes sağlar.
Sensodyne Beyazlatıcı Dişleri aşındırmadan, hassas bir şekilde doğal beyazlığına kavuşmasına ve parlamasına yardımcı olur.
Sensodyne Naneli Yoğun naneli formülüyle gün boyu ferah nefes sağlar. Florür içermez.
Sensodyne Tam Koruma Antibakteriyel etkisi ile diş ve dişetinde uzun süreli ve kalıcı koruma sağlar.
Sensodyne Jel Jel yapısıyla dişleri temizler ve nefesi ferahlatır.
YENİ! Sensodyne Hızlı Rahatlama ve Uzun Süreli Koruma Hassas dişler için hızla etki gösteren yeni Sensodyne Hızlı Rahatlama, hassas dişlerin rahatlaması için sadece 60 saniyede etkisini gösterir.


Hep hızlı olmaktan ve rahatlamaktan bahsedilen etkinlik çağımızın en mükemmel rahatlama tekniği olan yoga ile devam etti. İnsanlığın var oluşu kadar eski olan klasik yoganın, bozulmadan günümüze kadar gelmiş çalışmalarını bireylerle paylaşmak için çalışmalarını sürdüren Sayın Mert GÜLER sayesinde benim gibi çoğu blogger arkadaşım klasik yoga ile tanıştı ve aldığımız "Hızlı Rahatlama Teknikleri" eğitimi ile rahatladık, mest olduk :)



Sonuç hassas dişler konusunda süper bir söyleşiye katılmış, Sensodyne Hızlı Rahatlama ve Uzun Süreli Koruma ile tanışmış ve aldıkları yoga eğitimi sayesinde gevşeyerek mutlu olmuş gülen gözlü birbirinden güzel blogger arkadaşlarım ve ben :)
Bu güzel günün düzenlenmesinde emeği geçen herkese ve özellikle bu etkinliğe katılmam için davet gönderen Sevgili Aylin'e çok teşekkür ederim...

28 Mayıs 2010 Cuma

Hakeden kazandı :)

Birtanecik kocişin çok sevgili iş arkadaşları sempatik Cenk-Ayça çifti ve sevgili Alp bizi dün akşamki Fenerbahçe Ülker - Efes Pilsen basketbol maçına davet ettiler. Koyu bir FeNeRBaHÇe taraftarı olarak futboldaki hezimetimizden sonra bu maçı en ön sıradan izleyeceğimizi ve bol bol fotoğraf çekebilme fırsatımın olduğunu öğrenince maça gitmek isteyen kociş tarafından hemencecik kandırıldım :)
İşte hayatımda ilk kez başından sonuna kadar izlediğim basketbol maçından hareketli anlar...

Heyecanlı, stresli ve benim açımdan oldukça eğlenceli geçen maç hakemin top atışıyla aşağıdaki gibi başladı


Birbirinden başarılı oyuncular kazanmak için ilk saniyeden itibaren var güçleri ile oyuna asıldı


Geçen seneki olaylar nedeniyle stat içinde sıkı güvenlik önlemleri alındı


ve her iki takımda sayı alabilmek için kıyasıya savaştı



Kimileri potalarda sallandı


Kimileri ise uzaktan attıkları başarılı sayılarla pota filelerini sallandırdı



Yanlı hakemin bol bol Efes Pilsen lehine çaldığı faullerin ardından


Tabii ki hakeden kazandı :)




Herkese sevdikleriyle geçireceği, renkli ve eğlenceli bir haftasonu dilerim...

27 Mayıs 2010 Perşembe

Uzakdoğu notları / Bangkok

Evlilik mevsiminin açıldığı şu günlerde yeni evlenecek çiftler için düğün kadar önemli bir diğer konuda çıkacakları balayı tatilidir... Bu noktada belki birilerine fikir verir diye sizlerle üç sene önce sevgili kocişle gerçekleştirdiğimiz balayı tatilimizi paylaşmak istiyorum...
Öncelikle belirtmek isterim ki fotoğraflar eski compact makinem ile çekildiğinden kalite açısından çok iyi değil lütfen idare edin, bir diğer belirtmek istediğim konuda şudur ki, malum bu bir balayı tatili olduğundan biz koçişle hep birbirimizi çekmişiz maalesef bizi ayıklamaya çalıştım ama bizi çıkarınca fotoğraflardaki manzaralar özelliğini kaybediyordu bu nedenle fotoğraflarda bol bol bizleri göreceksiniz şimdiden kusura bakmayın :)
Balayı tatilimiz için 2 hafta gibi uzun bir zaman dilimi ayırarak yolculuğumuza Tayland'ın başkenti Bangkok ile başladık, Bangkok'ta geçirilen 3 günün ardından rotamızı uzakdoğunun incisi Phuket adasına çevirdik, Phuket adasında geçirilen 7 günün ardından, Malezya'ya oradan da macera dolu bir tren yolculuğu ile Singapur'a geçerek 14 günün sonunda kendimizi Singapur-İstanbul uçağında buluverdik. Tatilimiz çok uzun olduğundan ve gezdiğimiz yerleri detaylı anlatabilmek adına Uzakdoğu notlarını birkaç posta anca sığdırabileceğim sanırım...
İşte Uzakdoğu turumuz başlıyor, arkanıza yaslanın ve fotoğrafların tadını çıkarın :)

Uzakdoğu turumuz Tayland'ın başkenti Bangkok ile başladı. Bangkok ile ilgili yaptığımız araştırmalar sonucu şehrin çok kötü koktuğuna dair okuduğumuz bilgiler vardı. Bunu bir türlü anlayamamıştım bir şehir nasıl ve ne kokabilirdi ki, neyse bunu anlamam uzun sürmedi Bangkok'ta havaalanından çıktığınız anca üzerinize nemli hava ile birlikte pis bir koku yapışıyor. Bu kokunun tek nedeni ise evlerinde yemek pişirmeyen sevgili Tayland halkı :) evet yanlış okumadınız Bangkok'ta evlerde yemek pişmiyor yemekler her evin önünde cadde kenarlarına kurulmuş olan barakalarda pişiriliyor dolayısıyla aşırı baharatlı olan tüm yemek kokuları da şehri kaplıyor. Bu rahatsız edici koku sadece gideceğiniz alışveriş merkezlerinde ve otelinizde yakanızı bırakıyor, onun dışında gittiğiniz yerde peşinizde değil gayet "üzerinizde", ama allahtan koku alma sistemimiz güzel çalışıyor ve 10 dakika sonra burnunuz bu kokuya alışmış olarak gezmeye devam edebiliyorsunuz :)
Bangkok'ta ulaşım özel araçlar, otobüsler ve tuktuk denilen pazarlığa inanılmaz açık taksilerle sağlanıyor. Zaten Bangkok'taki bu pazarlık kavramı her alışverişte pazarlık yapmayı seven biz türkler için geliştirilmiş sanki :) taksi şoförüne bir yer soruyorsunuz ne kadara götürürsün diye o size örneğin 100 Baht diyor, siz 20 Baht diyorsunuz ve büyük ihtimalle gideceğiniz yere maksimum 40 Bahta gidebiliyorsunuz :)


Bangkok ucuz alışveriş için gerçekten cennet gibi bir yer hele ki benim gibi uzakdoğuya has desenleri ve modelleri seviyorsanız boş bir valizle yola çıkanızı tavsiye ederim :) Bangkok'un bir diğer önemli özelliği de Budizmin bir yansıması olarak sokakların her yerinde bulunan irili ufaklı Budalar ve onlara sunulan yiyecek, içecek ve çiçeklerdir. Zaten Bangkok'u Bangkok yapan tarihi mirası ve dokusuda bu inançla şekillenir...
Bangkok'taki ilk günümüz alışveriş merkezlerini gezip etrafı tanımaya çalışarak geçti, ilk günün akşamında tamamen yerel ürünlerin satıldığı Lumpini Night Bazaar adlı gece pazarına gittik, U şeklinde yerleştirilmiş dükkanların orta noktasında genç grupların performanslarını sergiledikleri sahneyi gören süper bir açıkhava barı vardı. Oradaki fotoğraflarımız çok bulanık olduğundan eklemeyemedim kusura bakmayın :)


Bangkok'taki ikinci günümüzü tamamen tarihi ve kültürel bir geziye ayırdık ve elimizde haritamız tuktukçularla pazarlık ede ede yollara düştük :) ilk durağımız şehrin içinden geçen Kwai nehrinde yaptığımız tekne turuydu...


Kwai nehri, aslında üzerinde pazar kurulan ve halkın ürünlerini teknelerde sattıkları bir pazar nehri... Biz turumuza başladığımızda saat henüz çok erken olduğundan daha pazar tam olarak açılmamıştı ama gördüğünüz gibi yakaladığımız bir pazarcı amca ile hemen pazarlığa tutuşmuşum bile :)


Nehir turumuzda yol üzerindeki hayvanat bahçesi ziyaretimiz için durduk, yine burada da fotoğraflarımız çok bulanık olduğundan maalesef yer veremedim ama neden bulanık diye sorarsanız bu hayvanat bahçesi yılan ve timsah açısından oldukça boldu ki ben korkudan fotoğraf çekmek için konsantre olamıyordum :) Aşağıda teknemizi kullanan abi ve kociş görülmekte, diğer karede de teknemiz. Buarada ayaklarımızın yanındaki bira şişelerine dikkatinizi çekmek istiyorum çünkü gerçekten Bangkok'ta inanılmaz bir alkol özellikle de bira tüketimi var.
Tayland'a gidip oranın meşhur masajlarından da bahsetmemek olmaz herhalde :) tamam itiraf ediyorum tabi ki her çeşit masajlarını denemedim ama yaptırabileceğim tüm masajlar içinde en çok hergün yaptığımız yürüyüşlerin sonunda kendimizi attığımız masajcıdaki ayak masajını sevdim. Masaj dediğin kesinlikle böyle birşey olmalı ve insanı böyle rahatlatmalı :) Masaj kısmını hızla ve fazla detaya girmeden geçip hemen kültür turumuza devam ediyorum :)


Kültür turumuz Bangkok'un en önemli yapılarından biri olan Wat Pho yani Yatan Buda ile devam ediyor. Yatan Buda'ya ulaşmak için böyle eğlenceli ve renkli yapıların olduğu bir bahçeden geçiyorsunuz ki fotoğraflardan da anlayacağınız üzere biz kocişle bu heykelleri taklit edeceğiz diye çok eğlendik :)


Ve işte karşınızda heybetli görüntüsü ve ihtişamıyla duaların edildiği, dileklerin dilendiği ve içeriye başınız örtülü bir şekilde girebildiğiniz 46 m. uzunluğunda ve 15 m. yüksekliğindeki Yatan Buda...


Yatan Buda ziyaretimizin ardından çıktığımız bu sonu gelmez merdivenlerin ardından çıktığımıza değdi ve süper bir Bangkok manzarasıyla karşılaştık


Şimdi de inanılmaz mimari yapılarıyla ve heykelleriyle görenleri büyüleyen Grand Palace'dayız. 1782 yılında inşa edilen bu kompleks 100'den fazla ayrı binadan oluşmakta, geleneksel Tayland mimarisinin en güzel örneklerinin görülebildiği Grand Palace'a girişte de kısa kol ve şorta izin vermediklerinden kocişe altındaki eşofmanı bana da üzerimdeki gömlekle altımdaki kırmızı pantolonu verdiler, kreasyonumuz biraz kötü ama idare edin artık :)


Demiştim ya heykelleri taklit ederken çok eğlendik diye, işte o karelerden bazıları :)



Grand Palace'ın karşısındaki Wat Traimit yani içinde 5.5 ton ağırlığında saf altından yapılmış olan Golden Buda'nın mekanı da bir sonraki ziyaret yerimizdi. Önünde sürekli oturan bir budist tarafından korunan Golden Buda'nın yakınına geçmek yasak :)


Bangkok turumuzun bir diğer ve son kültürel yapısıda Black Buda oldu. Eskiden gerçekten siyah olan bu buda tapınak koruma altında olduğundan sarı yaldızlarla kaplanmıştı ya da bize söylediler bilemiyorum :)


Yaptığımız alışverişin, yürümekten ayaklarımıza inen karasuların ardından dinlenmek ve bol bol denize girmek için rotamızı Phuket Adası'na çevirdik...
Uçaktan çekilmiş bir kare ile bekle bizi Phuket Adası diyoruz ve biz geliyoruzzz :)

25 Mayıs 2010 Salı

Gülümseyin :)

Güne neşeli başlamanın en önemli yolu sabah zorda olsa yataktan gülümseyerek kalkabilmek bence...
Haydi oldu ki uyandık ama gülümsemeden, o zaman ne yapıyoruz yüzümüzü yıkamak için girdiğimiz banyomuzda lavabonun kenarına yerleştirdiğimiz çiçeklerimize bakarak gülümsüyoruz :)
Genelde türk ev yapısında aydınlık camlar yerine apartman boşluklarına sıkıştırılan banyoların aksine hepimize pozitif enerji verecek olan şöyle camlı, aydınlık banyolu evler dilerim, tabii çiçeklerini unutmadan :)



 



 



Görseller: countryliving

24 Mayıs 2010 Pazartesi

Anneyim BeN :)

Anneyim ben yüreği kuzusuna duyduğu sevgi ile yüklü, elleri kalbinin sıcaklığı ile ellerini tutabildiğine mutlu ve her daim akmaya hazır gözlerde yaşlar ile cumartesi günü kızının yılsonu gösterisini seyredebildiği için alabildiğine gururlu :)
Cumartesi günü birtanecik kızım Nil ve tabii ki benim için çok önemli birgündü. Kızımın yuvasının yılsonu gösterisi vardı ve Nil minik sınıf arkadaşlarıyla birlikte bu gösterinin göz bebeği olacaktı :)
Cuma günü elbisemiz, ayakkabımız ve çoraplarımız bir bayram havası edasıyla salondaki baş köşeye serildi ve heyecanlı bir uykunun ardından beklenen gün geldi...
Kelimelerin yetersiz kaldığı, boğazlarda birer düğüm, gözlerde gurur ve mutluluk yaşlarının sıralandığı bu güzel gösteriyi hazırlayan ve blogumu takip ettiğini bildiğim yuvamızın öğretmenlerine, yöneticilerine ve tüm çalışanlarına bir kez de buradan teşekkür etmek isterim, gösteri tam bir emeğin ve sabrın eseriydi...




Her biri annesinin kuzusu minik yürekler aylardır çalıştıkları provalarda öğrendikleri marifetlerini sergilemek için öğretmenleriyle birlikte sahnedeki yerlerini aldılar... En ön sırada lacivert-beyazlı prenseslerden birtanesi benim ki, tanıyabildiniz mi bakalım :)


Bakın burada da eğilmiş öğretmenden alınacak tüyoların peşinde prensesim :)


Tek tek bütün yaş grupları dans gösterilerini yaptıktan sonra sıra geldi en miniklere yani bizimkilere :) işte minik prensesim, onun minik sınıf arkadaşları ve annelerini ağlatan eğlenceli dans gösterileri


ve mutlu son :)
sahnedeki yüksek performansı sonucu Nil Hanım tebrikleri kabul ederken :)
Birtanecik PaŞa ToPuMuZ Sevgili kuzen Kaan, dünyalara değişilmeyecek insan Teyzemiz Seden, NİL ve işte anne statüsünden ben :)


Buarada belirtmek isterim ki, Sevgili blog yazarı anneler arasında hep dolaşan bir mevzu vardır acaba yuvaya gönderme yaşı ne olmalının bir yansıması olarak çocuğumun yaşı yuvaya başlamak için küçük mü diye. Ben geçen sene temmuz ayında Nil'i yuvaya verdiğimde Nil sadece 15 aylıktı yani çoğunuzun fikrine göre oldukça küçük. Bu kadar küçük yaşta çocuğunu sabah 08:00-akşam 17:30 arasında yuvaya vermiş bir anne olarak yuvalı yaşamın artı eksilerini söylemek isterim kendi adıma ki belki birileri için örnek teşkil ederim.
Nil'i yuvaya verdim: sosyalleşti, paylaşmayı öğrendi, yuvaya başladığında sadece muhallebiyle beslenen çocuğum çiğnemeyi orada öğrenek önüne gelen her yemeği yemeye başladı, el becerileri gelişti, yuvaya başladığında anlamlı kelimeler söylemeyen Nil kısa sürede dil gelişiminde büyük bir yol katetti, kurallarla yaşamayı öğrendi, düzenli hayatı yuvada da devam etti, arkadaşları ve öğretmenleri tarafından sevmeyi sevilmeyi öğrendi... Aslında ben yuvanın Nil'e kattığı artıları yaz yaz bitiremem :) Eksileri nedir derseniz cevap basit aslında bu kış biraz sık hasta oldu ama çok şükür onları da atlattık sonuçta çocuklar hastalanarak büyüyor öyle değil mi onları cam fanuslarda büyütemeyiz...
Son sözüm benim kadar şanslı olup güvenebileceğiniz bir yuva bulursanız kuzucuğunuz için erken mi geç mi diye düşünmeyin, hemen harekete geçin. Çünkü, unutmayın ağaç yaşken eğilir :)

21 Mayıs 2010 Cuma

Bodrum Bodrum...

İçimde kabaran tatil isteğimi biraz olsun hafifletmek için denizin ve güneşin cenneti Bodrum-Türkbükü'nde geçtiğimiz eylül ayında Sevgili Burcu ve Eşi ile birlikte geçirdiğimiz tatilimizden kareleri paylaşmak istedim bugün...

İşte ben yine en kısa zamanda bir tatile çıkıp hiçbirşey düşünmeden güneşin doğuşunu seyretmek


mis gibi kokan bu güzelliklerin eşlik ettiği yollarda sabah yürüyüşü yapmak

açıkhavada yapılan mükellef bir kahvaltının ardından şezlonga uzanıp kitap okumak


sıcaktan çok bunalınca iskeleden denize atlamak


ve çevredeki doğal güzellikleri keşfedip


eşe, dosta hediye alışverişinin ardından

tazelenmiş bir şekilde evime dönmek istiyorum :)

Tatil mevsimine daha zaman olduğunu düşünerek hepimize dinlenip, eğlenip, sevdiklerimizle geçireceğimiz bir haftasonunun ardından tazelenmiş olarak iş başı yapmayı diliyorum...

20 Mayıs 2010 Perşembe

Doğa esintili bir düğün

Yeni bir yoldur evlilik, sevgi ile bağlanan yüreklerin el ele vererek mucizelerini gerçeğe dönüştürdükleri...
Birlikteliğin ve aşkın taçlandırıldığı düğün organizasyonu da işte bu aşk yolunun en heyecanlı başlama noktasıdır :)
Çıkacağınız bu yeni yolda sizlere doğanın renkleri yeşil ve kahverenginin eşlik etmesini isterseniz, işte size doğadan gelen esintiyle hazırlanmış doğanın renklerine sahip, çiçek ve dallarla süslenmiş bir düğün konsepti...








Görseller: charlottegeary